Tanımadığınız bir insan sizden, onu terk eden sevgilisini bulmanızı isterse ne yapardınız?
Peki, sizden bu yardımı isteyen insanın ölmek üzere olduğunu öğrenseydiniz?
Gayet normal seyreden bir sabahtı. Öyle ki diğerlerinden tek farkı, havadaki nemdi. Aslında uzun yıllardır can sıkıcı derecede sığ bir hayatı olan Lila, o sabah postalarını karıştırırken ilginç bir zarf buldu. Zarfı ve içerisindeki kartpostalı yollayan kişiyi tanımıyordu. Fakat bunun haricinde ilginç olan şeyse; mektubun üzerindeki tarihin, o içerisinde oldukları tarihten tam bir sene evvel yazılmış olmasıydı. Leonardo Da Vinci’nin ‘Son Akşam Yemeği’ isimli ünlü eserinin resminin olduğu bir kartpostal ve bir de şiir…
Sevgilisi tarafından terk edilen ve Boston’da bir hastanede Sepsis adı verilen ölümcül bir hastalıkla boğuşan Yusuf’un tek arzusu sevdiği kadını, yani Elif’i son defa görmektir. Elif’e ulaşabileceği tüm yol ve kapıların kapanmış olması onu umutsuzluğun kucağına attığı sırada aklına Lila gelir fakat işi bir hayli zordur. Ünlü bir yazar olması hasebiyle Lila’yı tanıyor olan Yusuf, yardım istediği kadının gözünde tekinsiz bir yabancıdır.
Postadan günler sonra Yusuf ile yapılan bir telefon görüşmesiyle Lila, yardım edip etmemek konusunda ikilemde kalır. Bu macera Lila’yı bunaltıcı yaşamından çıkartacaktır lâkin her şeyin daha da iyiye gidebileceği gibi hiç tahmin etmediği kadar kötü bir şekilde de sonuçlanabilir.
Karşısına çıkan bu sıra dışı aşk hikâyesi onu nereye sürükleyecek?
Lila’nın bu macerasına hep birlikte tanık olacağız.