İki deniz, bir sevgili gibi birbirini kucakladığında Firavun ve ordusu onların arasında kalmıştı. Firavun, az önce İsrailoğullarının yaşadığı ölüm korkusunu bütün hücrelerinde hissetti. Oysa babasının yerine tahta çıktığında kendini ölümsüz bir kral, yenilmesi imkansız bir ilah olarak görmüştü. Şimdi kendisinin bir ilah olmadığına, bu alemleri yaratan ve yöneten bir ilah olduğuna inanmıştı. Denizin suları arasında kaldığında şöyle dedi:
“İsrailoğullarının iman ettiğinden başka hiçbir ilah olmadığına inandım. Ben de Müslümanlardanım…”
Allah, onun bu sesini duymuştu. Ama şimdi inanmanın zamanı değildi ve şimdi inanmanın hiçbir faydası yoktu. Ardından gelen ordusu, veziri Haman, ileri gelen adamları ve ailesi de orada boğuldu. Her biri zırhlı olduğu için bu zırhların ağırlığı ile sudan çıkamamışlar ve denizin dibinde son nefeslerini vermişlerdi.