Dünyanın bilinen bir ülkesinde, renksiz binaların doldurduğu, ağaçların insanlara küsüp kaçtığı, bütün bacalarından gri dumanlar çıkan fabrikaların görüldüğü bir kentinde, bir çocuk yaşardı. Dumanların ulaşamadığı bir tepede kalan bu çocuğun adı Fikri Rüyakaçıran`dı. Fikri, babasıyla birlikte kendisi küçük, bahçesi büyük bir evde oturuyordu.
Yalnızken, "Çöpe Atılmış Pullar Koleksiyonu"na bakıp hayaller kurmaya bayılan Fikri`nin çok büyük bir sorunu vardı: Hiç rüya göremiyordu. İlk önce yatağını değiştirmeye karar verdi, sonra da yatağının yerini. Hatta bir gece evlerinin bahçesinde bile uyudu. Yoksa soyadı yüzünden mi rüya göremiyordu?
Fikri, rüyalarını aradığı bu serüvende esrarengiz bir mektup bulacak, en değerli hazinesini kaybedecek, bir arkadaş edinecek ve bir yerden kaçmak zorunda kalacak. Peki ya rüyaları? Onları bulabilecek mi?