Dinî bilgilerin konularına, içeriklerine ve yöntemlerine göre özelleşmeye başladığı 2./8. yüzyıldan itibaren yerleşen kullanıma göre *fıkıh* terimi ile, İslâm’ın ana kaynakları yanında bunların onay verdiği diğer kaynaklara dayanan ve hüküm çıkarabilme gücüne sahip fakihler (müctehidler) tarafından yine bu kaynaklarca reddedilmeyen yöntemler kullanılarak çıkarılmış olan amelî hükümler kastedilmektedir. Amelî hüküm kavramı da ibadetler yanında gerek bireysel gerek toplumsal ve toplumlararası hayatı düzenlemeyi amaçlayan ve dünyevî-uhrevî boyutuyla çifte yaptırım gücüne sahip olan sistematik hukuk kuralı anlamına gelmektedir.
Şer’î delillerden elde edilen amelî hükümlerin toplamı, fıkhın furû kısmını oluşturur. Fıkhın dalları ve bölümleri anlamına gelen furû-i fıkıh, mükellefin hem Allah hem eşya hem de diğer bireyler ile olan çok boyutlu ilişkiler ağını kapsar. Toplumlar ve devletler arası ilişkiler de bu kapsama dâhildir. Bu geniş furû-i fıkıh çerçevesi içinde Allah’a yönelik kulluk görevleri ile haram ve helaller ibâdât genel başlığı altında; hukuk, siyaset ve iktisat ile ilgili olanlar da muâmelât genel başlığı altında tasnif edilmiştir.
Elinizdeki kitap işte bu alanlarla ilgili araştırmalar yanında bazı çağdaş meseleleri ele alan yazılardan oluşmaktadır.