Feraye, Edremit’e bağlı Çamlık Köyü’nde yaşayan bir genç kız… *Yedi köyün güzeli* diye anılan Feraye, köyün ileri gelenlerinden bir ağanın oğluyla sözlüdür. Kurtuluş Savaşı henüz başlamamıştır. Tüm Ege, Yunanlıların işgali ve zulmü altındadır. Komşuları Rum ailenin oğlu da Feraye’ye saplantı derecesinde âşıktır.
Düğündeki misafirler, Feraye’nin bugüne kadar gördükleri en muhteşem gelin olduğunda hemfikirdir. Birden silahlar patlar ve gelin, Rumlar tarafından kaçırılır. Bir yıl kadar bir mağaranın içinde tutulur. Feraye, kendini kaçırtan Rum gencine direnir ve teslim olmaz. Yanına bekçi olarak konan Niko adlı sakat genç de Rum’dur.
Amcasından kurtarılarak bir Türk aile tarafından büyütülen Niko, bu aileye ve dolayısıyla Türklere karşı minnet hissettiğinden Feraye’yi korumaya ve kurtarmaya karar verir. Feraye, yaşadığı bu cehennemden kahraman bir Türk Yüzbaşısı tarafından kurtarılır. Feraye ile Yüzbaşı arasında büyük bir aşk doğar.
Katıldıkları düğünün sonuna doğru İzmir zeybeği çalınca Yüzbaşı kalkar. Sadece kollarını kaldırıp ayağını yere vurması ile herkes Yüzbaşıya kilitlenmiştir. Yüzbaşı Feraye’ye yaklaşır, elinden tutar. Feraye zeybek bilmemektedir. Birkaç saniye bocalar.
Yüzbaşının erkeksi, ahenkli ve kahramanlık sergileyen oyunu, herkesten çok onu büyülemiştir. İkisi de artık bulutların üstünde uçmaktadırlar.
Bu hikâyenin bundan öncesi de sonrası da okuyanı heyecan ve meraktan öldürecek olaylarla doludur.
Feraye’nin ilk baskıda gördüğü ilgi üzerine yazar Naşide Gökbudak, *Bu kitap, zannedersem yedinci romanım. Sıdıka Hanım ile okurların karşısına çıkmıştım. Sıdıka Hanım ile yarışan ilk kitabım da Feraye oldu. Benim için kendi yazdığım romanı okuyarak ağladığım bir kitaptır,* diyor.