Felsefe ile akademik anlamda ilgilenen kişilerin ele alıp incelediği felsefi sorunları, gündelik hayatımızın seyri içinde, çoğu zaman ya göremeyiz ya da görmezden geliriz. Bu sorunlar, aslında, sadece gündelik hayatımızla değil, bütün yaşamımızla doğrudan ilgili olmalarına rağmen, gereksiz sorunlar gibi görülürler ve onları ciddiye almanın aklı karıştırmaktan başka bir işe yaramadığı düşünülür. Oysa gerçekten böyle midir? Felsefe ile akademik anlamda ilgilenmeyen insanlar varoluşlarını ilgilendiren sorunlara felsefenin kavramları ile bakma ve bu kavramlar aracılığıyla sorunlarını anlama ve anlamlandırma çabasına giremezler mi? Akıllarını başkasının kullanımına, hizmetine bırakmak yerine felsefenin "Aklını Kullanma Cesareti Göster" buyruğunu kendileri için bir yaşam kılavuzu olarak alamazlar mı? Felsefe, sadece, akademik anlamda düşünsel bir etkinlik midir? Felsefe`nin kuramsal, kurgusal yanının pratik, gündelik yaşam ile bir ilgisi yok mudur?
Elinizdeki kitap bu ve benzeri sorulardan hareketle felsefenin kavramları acaılığıyla düşünmeyi dört duvar arasından, masa başı işi olmaktan çıkarma, karşılıklı diyalog yöntemi ile felsefenin çeşitli alanlarını sade bir dille incelemeyi ve bu alanların yaşamla olan bağını kurma çabasının sonucu olarak ortaya çıktı.