Fağfûr-şâh ile Mâhperî hikâyesine de Hüsrev ü Şîrîn, Salâmân u Absâl, Şem ü Pervâne, Hüsn ü Dil, Leylâ ile Mecnûn, Mihr ü Mâh, Hümâ vü Hümâyûn, Vâmık u Azrâ, Cihânşâh ile Şemsiyye, Seyfü’l-Mülûk ve Bedi’ü’l-Cemâl, Heft- Peyker’de olduğu gibi her türlü nimete sahip olup çocuk özlemiyle tutuşmakta olan bir padişahın anlatımı ile giriş yapılır. Çocuk sahibi olabilmek için açlar yedirilir, çıplaklar giydirilir, yolcular ağırlanır ve müneccimlere fallar baktırılır. Nihayetinde Çin hakanının Fağfûr-şâh adlı bir çocuğu doğar ve bu çocuğun on üç yaşlarında Mâhperî’ye âşık olması ve başından geçen olaylar eserde akıcı bir anlatım ve sade bir dille anlatılır. Eser, birçok yönüyle Doğu edebiyatının manzum aşk mesnevileriyle ve mensur aşk hikâyeleriyle konu, kurgu, üslup açısından benzeşmektedir. Ancak Fağfûr-şâh ile Mâhperî’nin başından geçen serüveni konu alan bu eser şimdiye kadar saklı kalmış, görebildiğimiz kadarıyla da hakkında herhangi bir çalışma yapılmamıştır.