Sevmeye gelince o böyle sokaktan geçerken karşıdan görmekle erkek sevmeyi anlamıyordu. Bu ona seveyim diye sevmek gibi geliyordu; sevmek için bilmeyerek sevmek, sonra fark etmek lazımdır diye düşünüyordu.
Öbür türlüsü...
İşte Hacer’in, hacer gibilerin sevdalan...
Ömrünü geçirdiği cunbada birini bulup sevip sevilmek için geçen ömründe muvafık ve muhalif her bulduğu ile aşk oyunu yapmak, işte onların sevmeleri...
Sevmek bir hastalık gibi geldikten ve sizi zabt ve kahrettikten sonra anlaşılan, o zaman görülüp tetkik edilen bir hal olmalıydı.
Kim bilir Hacer bu pencerede kimleri sevmişti? Yani mümkün olsa sevecekti, ve mümkün olmadığı için hakiki hayatları müddetince meçhulleri kalıyor, sade bir hevesle aşk gidiş ve dönüşü merak edilen bir hayal halinde sürüp gidiyordu.