Hatırat, mektup, seyahatname ve biyografi türü kitapları mesleğim gereği çok okurum. Bu sırada zamanda yolculuğa çıkar, bazen aradığım bir konuda inanılmaz değişik bilgiler bulurum. Sohbetlerimiz esnasında yeri gelmiş bir hatırasını anlatan dostlarıma da bunları kağıda döksünler diye dil dökerim. Dedem Albay Hamit Akalın’ın bir deftere yazdığı hayat hikayesi ve yirmi yıldan daha uzun süre hiçbir aksatmadan tuttuğu günlükleri sayesinde ailemin bir kolu hakkında bilgi sahibi olmuş, dedemin hazırladığı soyağacını güncellemiştim. Dayım Necat Giray’ın otobiyografisiyle ailemin diğer kolunun da hikayesi yazıldı ve benim için tablo tamamlandı.
Dayımın kitabının ilk taslağını okurken ben de onunla ilgili anılarımda ne kadar geriye gidebiliyorum diye hafıza kutumun diplerini karıştırmaya başladım. 1970’li yılların başlarında, Üsküdar Çinili Hamam Sokağı’ndaki bahçeli evimize bazı akşamlar kuzenim Ayşegül’le gelip ablamı ve beni alarak Zeynep Kamil Hastanesi’nde konsere götürürdü. Çünkü Atatürk Kültür Merkezi geçirdiği yangın nedeniyle kullanılamaz durumdaydı ve İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın Cuma akşamları konserleri bir salonda yapılıyordu. Bu konserlerden birinde dayım bizleri kulise çağırmış ve Cemal Reşit Rey’le tanıştırmıştı.
Bu hatırayı okurken düşünüyordum da günümüzde her şey dijital ortamda kayıt altına alınıyor, anında herkesle paylaşılıyor. Ama duygular ne kadar gerçek? Eski albümlerdeki siyah beyaz fotoğraflar gibi elle tutulamıyorlar bile. Oysa ben başımda dayımın motosiklet kaskıyla çekilmiş fotoğrafımın olduğu albümün sayfalarına bakarken şimdi bile o anın keyfiyle gülümsüyorum.
Dostları, öğrencileri ve meslektaşları Necati Giray’ın nezaketini, yaşama pozitif bakışını zaten biliyor. Bizi İstanbul’un geçmişine götüren bu kitapta onun müzik yaşamını, farklı hobilerini ve renkli kişiliğini ilk ağızdan öğrenecekler. Bir dostum dünden memnunum, bugün mutluyum, yarından umutluyum demişti. Bu kitabı okurken ben de böyle hissettim.
Hep birlikte sağlıklı ve keyifli nice yıllara.
Şebnem Akalın Eryavuz