"Maillerimi son kez kontrol edip, sonsuza kadar olacağını umarak telefonu kapattığımda, saat akşam on birdi."
Sıcak su, araba, elektrik ya da başka herhangi bir teknoloji yok: internet, telefon, çamaşır makinesi, televizyon veya gece lambası.
Küçücük ahşaptan bir kabin ve bir ladinin dibinde ufak bir kulübe.
Mark Boyle, modern teknolojiden uzakta olağanüstü bir hayatın lirik ve dürüst hesabını yapıyor. Elleriyle bir ev yapmanın, kazanmayı öğrenmenin, ilkbaharda su taşımanın, yiyecek toplamanın ve balık tutmanın heyecanını ve sevincini araştırıyor.
Bulduğu şey ise güneşin ve mevsimlerin büyüleyici müziğiyle dans eden doğal bir yaşam. Kan, odun, gübre, su ve ateşin ilkel manzarasında gerçekleştirilen bir ritüel.
İnsan ve makine arasındaki sınırların bulanıklaştığı bir zamanda Mark Boyle, okuru insan olmanın ne anlama geldiğine dair derin bir soruşturmaya sevk ediyor.