Evin hafızası sözcük barındırmaz: Yüzler, nesneler, ayrılıklar, ah-vahlar barındırır. Siz bütün yüzlerinizi özenle özenerek asıp gitmiştiniz askılara. Düşleriniz ve kuruntularınız can çekişen bir karaca gibi nemli gözlerle izliyor şimdi zamanın dudaklarınızda erimesini. Unutuşlar için kahverengi çekmeceler bulundurdunuz, unuttukça koydunuz, tıka basa doldu gün karası çekmeceleriniz. Saklı duygularınız da vardı evin herhangi bir yerinde: Vazolar, çekyatlar, TV sehpası… Onlar da birer birer alacaklılar sizden.
Evin bütün köşelerine sürtülmüş bir ömrünüz var sizin. Can sıkıntılarınız, iç çekmeler, mor sevinçler, küskünlükler… Bir satranç tahtası gibi aritmetik, onlar işte bütünüyle sizden olan nadide kırıntılar, şimdi evin hafızası içinde pür dikkat yaşamaya devam ediyorlar. Siz olsanız da olmasanız da yaşayacaklar. Çünkü evlerde yaşamayız biz, evler bizde yaşar,belleğimizde…