Îsâ (aleyhisselâm)’ın nuzûlü konusu, asırlardır inkârına kadar varan tartışmalara sebep olmuştur. Nice âlimlerimiz bu konuda yazılar yazmış, hatta ilk dönem ulemâsı Îsâ (aleyhisselâm)’ın nuzûlüne inanmanın vâcib olduğuna kâil olmuş ve İmam Tahâvî’nin Akâid Risâlesi başta olmak üzere nice akâid kitaplarında da bu hakîkat yer almıştır.
Yirminci asrın yetiştirdiği çok değerli ve kıymetli âlimlerden biri olan Allâme Muhammed Enver Şâh el-Keşmîrî ise, tüm kitaplardan derlediği Îsâ (aleyhisselâm)’ın nuzûlü hakkındaki hadisleri bir araya getirerek, kendinden önce görülmemiş bir eser ortaya koydu. Kendisinin tespit ettiği hadislerin sayısı yetmiş beş tanedir.
Ardından son asrın en önemli muhaddislerinden biri olan Halebli meşhur Abdulfettâh Ebû Ğudde ise çok dakik ve ince araştırmalar neticesinde bu kitaba tahkîk, tahrîc, tashîh ve ta’lîk yaparak öyle bir değer kattı ki, eserin bir benzerini bulmak gerçekten zordur.
Ebû Ğudde ayrıyeten on bir hadis ve otuz beş âsâr (Sahâbe ve Tâbiîn sözleri) tespit ederek sayıyı 121’e (yüz yirmi bir) tamâmladı. Bu sayede Nuzûl-i Îsâ’nın tahakkuk edeceğine dair gelen haberlerin mutevâtir olduğu isbat edilmiş oldu. Binâenaleyh bu kesin delilden sonra Nuzûl-i Îsâ’yı inkâr edenin ne derece alçalacağını siz düşünün.