``Baba bu evde bana polislik sökmez. Anladın mı? Sökmez.
Kağıtlarımı istediğin kadar karıştır!
İstersen el koy, imha et, yak!
Yazdıklarımın hepsi kafamın içinde.
Bedenimi sakatladınız, ama kafam sapasağlam duruyor.
Edip yeter! Asıl kafan sakat senin.
Bana ne senin boktan yazılarından!
Şuna bak: ‘’Marksizmin tarihi ve ahlaki vazgeçilmezliği üzerine tezler’’!
Fosil bunlar, Peder bey, fosil!
Senin gibi fosil hepsi!’’
Tarihle hesaplaşmanın sıkça dile getirildiği bir dönemden geçiyoruz. Ama size de bir şey eksik gelmiyor mu? Edebiyat. Tarihle hesaplaşmanın en serbest ve insanı düşündürüp değiştirerek yapıldığı alanın yaratıcılık olduğunu düşünüyorsanız o zaman bu talebinize İzzet Yasar’dan daha iyi kim cevap verebilir? Safiye Sultan’ın saraya bir limuzinle gidip gelen tefecisi Esther Kyra sizi Osmanlı’nın sert gerçekleriyle tanıştırıyor. Mevlana özel bir üniversitede bilim felsefesi dersleri verirken kadın Şems onu baştan çıkarıyor. Türkiye’nin yine olağanüstü bir döneminde, işkenceci Polis Edip düğümü annesinin koynunda çözüyor. Öykümüzün yaramaz çocuğu şair İzzet Yasar’dan anlatı özellikleri taşıyan, kara mizahıyla okuma zevki veren, üç kışkırtıcı senaryo.