1933 yılı başında Almanya’da Adolf Hitler iktidara gelince Yahudi kökenli ve Nazi ideolojisine aykırı sosyalist bilim insanlarının görevlerine son verilir. Almanya`yı terk etmek zorunda kalan bu insanlara Türkiye kucak açar.
Türk üniversitelerinde ve çeşitli kurumlarda görev yapan bu konukların bazıları İkinci Dünya Savaşı`nın sona ermesini takiben 13 yıl önce kovuldukları vatanlarına dönerler. Bazıları Amerikan Üniversiteleri`nin daveti üzerine oraya göçerler. Bazıları ise Türk uyruğuna geçerek, hatta Türk meslektaşlarıyla evlenerek Türkiye`de kalırlar, burada vefat edip bu topraklara gömülürler.
1933’den dokuz yıl önce Osmanlı Hanedanı mensupları, Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin 3 Mart 1924 günü kabul ettiği 431 sayılı kanun uyarınca bir kısmı Simplon Expresi ile İsviçre’ye, bir kısmı Julio Sezari Vapuru ile Beyrut’a sürgüne gönderilirler.
Bu roman, farklılıkları ne olursa olsun kaderleri ortak olan, belgeler ışığında gerçek kişilerin ve kurgulanmış karakterlerin özlemlerinin, ayrılıklarının, tekrar buluşmalarının, aşklarının anlatıldığının öyküsüdür.
Ünlü Alman şairi Joachim Ringelnatz’ın bir şiirinin son mısrası gibi:
*Alte Liebe rostet nicht.* (Eski aşk paslanmaz.)