“...Eski zaman insanlarını biz, geçtikleri gelişim evrelerinde bize bıraktıkları cansız anıtlar ve aletler, bizim ya doğrudan veya gelenek yoluyla efsane, mit ve masallarda geçen dini inanışlarının ve dünya görüşlerinin, sanatının bilgisi, bizlerin gelenek ve göreneklerimizde düşünce tarzlarının kalıntıları sayesinde tanıyoruz. Bunun dışında ama daha belli bir manada bizimle yaşayan çağdaşlarımızdan öğreniyoruz. İlkel olana bizden daha çok yakın, eski insanlarının temsilcileri ve doğrudan onların soyundan olduğuna inandığımız insanlar yaşıyorlar. Kendi gelişimimizin iyi korunmuş bir ön aşamasını görebiliyorsak, ruhi yaşamı bizim için özel bir ilgi kazanan vahşi ve yarı vahşi halklar hakkında hüküm verebiliriz. Bu varsayım geçerliyse, böylece budun biliminin(etnoloji) öğrettiği, “ilkel toplumların psikoloji’sinin’’ psikanaliz sayesinde bilindiği gibi, nevrotiğin psikolojisi ile karşılaştırılması çok sayıda benzerlikler göstermek zorundadır ve zaten bilineni burada ve orada yeni bir ışık altında görmemize izin verecektir...”