‘’ Zamanın farkına vardığında, koca iki yıl su gibi akıp geçmişti Paris`e yerleşmesinin üstünden. Montmartre`deki evinden dışarıyı seyre daldı. Paris tüm ihtişamıyla karşısındaydı. Sonbaharda rüzgârın önünde dans ederek ağaçlardan dökülen yapraklarla caddeler kırmızıya bürünmüş, güneşin bulutların arasından çıkarak görünmeye başlamasıyla gökyüzü de kırmızının tonlarına boyanmış; Paris, yeryüzündeki en yaşanılası şehir, kıpkırmızı bir fonla sanki bir masal alemine dönüşmüştü... ‘’