Ben, Ulusal Hokey Ligi’nin yüzüydüm. Hayranların taparcasına sevdiği, milyon dolarlık gülümsemesi olan altın çocuktum. Sezon sonunda sözleşmemin süresi dolacaktı ve eleme maçları başlarken en iyi oyunumu sergilemem gerekiyordu. Dikkatleri üzerime çekmemeli, basın mikrofonlarını burnumun dibine soktuğunda onlara karşı saygılı olmalıydım. Bu ilk defa başıma gelmiyordu, o yüzden kolay olması gerekirdi. Değil mi?
Hayır, bu sefer kolay olmayacaktı. Korkunç bir fikrin ardından artık kötü kararlar konusunda türünün tek örneği olacaktım.
Çocukken en iyi arkadaşım olan kızı, kalbimi kırdığı günden ve babası bana ihanet ettiğinden beri görmemiştim. Sekiz yıl sonra geri dönmüştü. Ayrıca önümüzdeki üç ay boyunca sahte kız arkadaşım olacaktı.
Bazı yaralar asla iyileşmezdi. Benimkilerin de iyileşmediğini, Braxton Heights’ı yeniden gördüğüm anda anlamıştım. Ancak itibarımı kurtarıp yeni sezon anlaşmamı güvence altına almak için sahip olduğum tek şans oydu ve onu yıllar önce kaybetmiş olsam da hokeyi kaybetmeyi reddediyordum.
Sadece bu süreçte ona tekrar âşık olmayacak kadar güçlü olmayı umuyordum.