Mustafa… Bir ‘deli adam’…
Elif ... Bağrında yetim bir kız çocuğu saklayan ağır abla…
Elif’in Mim Durağı bir son değil bizim hikayenin başlangıcıydı aslında…
Ve sonrası, nasibini bulan kalplerin kördüğüm olma hikayesi…
Yaratan isteyince her şey oluyordu. Bazen nasıl olduğunu bile anlamadan oluyordu. Bazen o kadar acı çekerek, o kadar uğraştırarak oluyordu ki insanda mecal bırakmıyordu. Ama yine de sonunda nasıl oldu diye sorguluyordu insan kendini. Çünkü her şey, yaratılan bütün mahlûkatın hayat hikayesi;
O’nun ol demesiyle başlayıp öl demesiyle bitiyordu ve arada ne varsa yine O’ndan gelip O’na gidiyordu…
En acı yerinden koptu sandığınız, bir daha birleşmez dediğiniz kader ağı, işte o en zayıf yerinden başka bir hayata kördüğümle bağlanıyordu bir daha kopmayacak kadar güçlü bir şekilde…
*Elif lam mim... İşte böyle anlatılmaz haldeyim. Ben, şimdi, ömrümün ikindi vaktindeyim. Kendimden hicret ettim de sana doğru gelmekteyim. Ne olur bırakma beni yalnızlığımın ellerine. Sen ensarım ol ben senin muhacirin...*