Afrika’dan Güney Asya’ya, oradan Ortadoğu’ya kadar insanlar, gerek ordular eliyle gerek *terör örgütü* denen araçlarla büyük kitleler halinde yüzyıllardır ekip biçtikleri topraklarından koparılıyor. Akdeniz’in derin sularında, Asya’nın cangıllarında ölüme yollanıyorlar. Neden? Bütün bunların ekmeğimizle, toprağımızla, suyumuzla ilişkisi nedir?
Erhan Ünal soruyor; gerçek tutsaklık nedir? Cevabı; insanın beslenme güdüsünü kullanarak yapay, küresel bir plan dahilinde geliştirilmiş yiyeceklerle esir alınması. Nasıl mı? Süpermarket raflarına, pıtrak gibi biten kahve dükkânlarına bakın hemen göreceksiniz.
Dünyada *yaşam* denen mucizeyi yaratan *evrim* ve *doğal seleksiyon* nasıl devreden çıkarılıyor. *Gen* denen bir bombanın üzerinde oturuyoruz. Genetik bilimi insanlığın kurtuluşu olabilecek mi?
Erhan Ünal, Ekmek Biterken’de bütün bu belli başlı insanlık sorunlarını analiz ederek arkasındaki mekanizmayı açıklıyor.
Albert Einstein, *Üçüncü dünya savaşını bilmiyorum, ama dördüncü dünya savaşı taş ve sopalarla yapılacak* demişti. Eğer bu teknoloji albenisiyle endüstriyel tarım yalanlarını istedikleri gibi hayata geçirebilirlerse *Silikon Vadisi’nde karasabanla tarım yapıldığını* göreceğiz.