Tükendi
Stok Alarmıİslâmî düşüncenin iki ana damarı olan ehl-i re’y (re’y ekolü) ve ehl-i hadis (hadis ekolü) arasındaki temel ayrışım noktasını, ekollerin aklî aktiviteler (re’y) karşısındaki duruşları oluşturmaktadır. Re’y ekolü bu aktiviteleri uyumlu ve ölçülü kullanmanın güzel bir örneğini temsil etmektedir. Hadis ekolü ise “amaca en iyi biçimde ulaşmayı sağlayacak araçları kullanabilme durumu” olan söz konusu aktivitelere karşı genellikle mesafeli durmakta, direnişin ve itibarsızlaştırmanın bütün unsurlarına başvurabilmektedir. Elinizdeki kitap; işte bu hadis ekolünün oluşum sürecini, bilgi anlayışını (epistemoloji) ve problem çözme yöntemini (metodoloji) ortaya koyan bir araştırmadır. Bu bağlamda; Anadolu coğrafyasında ehl-i hadis konusunu “Allah’ın Sıfatları Meselesi” özelinde ilk çalışan akademisyen olan Prof. Dr. Mehmet Hayri KIRBAŞOĞLU hocamızın şu cümlelerini paylaşmak yeterli olacaktır:
İlk asırlarda epistemolojik ve metodolojik ağırlığıyla dikkati çeken selef kavramına mukâbil, günümüzde selefiyenin yoğun bir şekilde çağdaş islâmî hareketler ve siyasetle ilgili olarak kullanıldığı, bu sebeple konuyla ilgili araştırma ve incelemelerde bu boyutun ön plana çıktığı, ilgili literatürün incelenmesiyle hemen fark edilebilecek bir husustur. Dolayısıyla selefiye kavramının epistemolojik ve metodolojik açıdan ele alındığı kapsamlı araştırmalara çok fazla rastlanmaması tabiîdir. En son yayımlanmış olan konuyla ilgili eserler de bu sonucu değiştirmiş değildir. Bu konuda belki de tek istisna, Kadir Gürler’in “Ehl-i Hadis” adlı çalışmasıdır.
(M. Hayri Kırbaşoğlu, “Mâziden Âtiye Selefî Düşüncenin Anatomisi”, İslâmiyât, Ankara, 2007, cilt: 10, sayı: 1, s. 140).