Pek çok yetişkin, uykuda olmadığı saatlerin üçte birini çalışarak geçiriyor. İşin insan hayatında önemli, hatta merkezi bir yeri var. Peki insan çalışırken de mutlu olabilir mi ya da çalışma hayatı mutlu olmaya engel mi?
Tam da bu sorudan hareketle, kişilerin refahlarının önemli bir kaynağını oluşturan iş; 21. yüzyılda hem akıl sağlığı ve fiziksel sağlık açısından bireylerin ve bunun sosyal ve finansal etkilerini değerlendiren işveren ve hükümetlerin önemle üzerinde durdukları konulardan biri haline gelmiş durumda. “Öznel refah” olarak da adlandırılan mutluluk, insanlar için büyük önem taşıyor ve bunun pek çok toplumda değer verilen bir hedef olduğu ortaya konuyor.
Eğlenerek Çalışmak kitabının mutluluk ile işin birbirleriyle ilişkili olduğunu savunması sizlere yanıltıcı görülebilir. Ama mutluluk ve iş, birbirleriyle ayrılmaz bir şekilde bağlıdır, zira mutsuz insan işyerinde de verimsiz olacaktır. Ne yazık ki, her gün milyonlarca insan işlerine sevmeden ve başka bir yerde olmayı dileyerek gidiyor. Kurumlara maliyeti çok yüksek olan bu durumun, insan ruhuna maliyeti ise ölçülemez. Çünkü işyerinde mutlu olmamak, refah duygumuzu sadece mesai saatlerinde etkilemekle kalmıyor aynı zamanda yaşamımızın diğer alanlarını da önemli ölçüde olumsuz yönde değiştiriyor.
Modern dünyada işlerin tamamı –sanılanın aksine- zahmetli, neşesiz, acımasız bir şekilde kendini tekrarlayan, performansı olumsuz etkileyen ve kişiyi huzursuz eden işler değil. Herhangi bir işe başlarken, bunu fırsattan çok eziyet olarak görerek yola çıktığımızda çalışmak doğal olarak eğlenceli olmuyor. Oysa işi istemek ve bunu bir hak ve fırsat olarak bilinçli bir şekilde keyifli bir hâle getirmek için adım atmak, iş tatmini ve mutlu bir hayat yaşayabilmek için bize çok daha yararlı olacaktır. Eğlenerek Çalışmak kitabı işte bu noktada iş dünyası için önemli ipuçları ve araştırmacılar için teorik bilgiler sunuyor.