Öğretmenlerimizi, yöneticilerimizi tepeden tırnağa tarayan, eğiren, ören, dolayan, dokuyan, onları sırf siluetiyle değil, hakikatiyle de ele alıp değerlendiren bir çalışma ilk kez bu kitabın gergefinde vücut bulmuştur. Bu seslerin sahibi çocukların suda taş sektirişine benzer bir sektirişle milli eğitim denizinde söz sektirdi. Eli boş dönmemek için tespit ettiği özgün anekdotları, taktiği, diyalektiği, sanatı ve estetiği de dâhil olmak üzere bir dost nasihati bin derde devadır diyerek hep o eşikten içeri atmaya çalıştı. Doruk dalları silkeledi. Düşen ne varsa eğitim sepetinin içine attı.
Bilinen bir gerçektir ki, yaşananlar yazıya dökülmediği müddetçe hiçbir kıymet ifade etmez, sadece kulaklarda eğleşir, uzaklara gitmez. Bugüne dek bu divana çok diller döküldü. Öyle ya, lal olsun yâr yoluna dökülmeyen dil! Temel kanunda ifadesini bulan nihai hedefler bu eserde sanat aracılığıyla sezdirilmiştir. İnsan, sistem, sistemin girdi ve çıktıları, eğitimi yönetip yönetimi eğitenler, kısaca millî bir teşkilatın olanca kadrosu işbu Egitim Bilgesi`nde beneklenmiştir.
Bireyleri zihninden, ruhundan, ufkundan, potansiyel hakikatinden hatta yönelim ve eğiliminden, dahası ihtiyacından tanımamak demek çabanın heba olması demektir. Hebayı çabaya çevirebilmekse, eğitimi dert edinenlere mahsus. Bu derdin üslupçusu da öğretimci tondan kaçınarak gönlünden geçirdiklerini olay kombinasyonu içerisinde arz etmeyi daha yaraşır buldu. Hikayelerde aksiyon duyguyu, duygu aksiyonu koşturur. Dil mi güzel, dilber mi? Hiç şüphe yok dil dilberden güzel. Şu halde, okuyucu kitabı bu iletişim konumuna göre okumalıdır.