Tanrı, bizi belirli zaman ve mekânın içine hapsetmişti. Bizler aciz kullardık. Çünkü zamandan ve mekândan münezzeh değildik. Bu sınırlanmış dünyada karşılaşacağımız kişiler ve olaylar karşısında vereceğimiz kararlar da belli bir ölçüye tabiydi. İrade bende gibi gözükse de hayat; dekoruyla,
oyuncularıyla önceden yazılmıştı sanki. Bu, bize öğretilmiş çaresizliğin ta kendisiydi. Biz aslında
hologramdan iradelere sahiptik; bir vardık bir yoktuk.