Din Allah`ın tekelindedir. Bu yetikiyi Peygamlerlere bile vermemiştir. Din Koyan ve dine uyulmasını isteyen Allah, kuralları ve sınırlarını da kendisi belirlemiştir.
Peygamberlere ise çok kısıtlı bir yetki vermiştir. Onlarda bu yetki çerçevesi içerisinde görevlerini icra etmişlerdir. Allah adına konuştukları için devamlı O`nun kontrolü altında Risaletlerini icra ederek örneklik etmişlerdir.
Peygamberlerin döneminde yaşayanlar ile sonraki dönemde yaşayanların Din algısı kesinlikle aynı olamaz. Sonraki dönem ümmetinin işi çok daha zordur. Çünkü Din adına, soracakları yaşayan bir peygamber olmadığı için; Dini metinleri ve akıllarını kullanarak bir Din modeli oluşturmak zorundadırlar. Doğal olarak bu çaba birbirinden çok farklı mezheplerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Din algımız kişiseldir. Her ne kadar Kutsal ve Vahy mahsülü olduğuna inandığımız Kuran`ın metni elimizde olsa da O`ndan çıkardığımız hükümler asla yeknesak olmayacaktır. Bunun nedenini tahlil bir kitap konusudur. Ancak Dinin izin verdiği yorum ve çıkarsama ile asla onaylamadığı çıkarsama aynı derecede olamaz. Hangi yorumun mutlak doğru olduğunun kriteri de kişiseldir. İşte Edip Yüksel Bey`de kendi kişisel yorumuyla bazı çıkasamalarda bulunmuş ve bir Din modeli oluşturmuştur. Bunların birçoğunu onaylamakla beraber kesinlikle onaya geçit vermediğim bazı yorumları da mevcuttur. Ancak bende onu eleştirerek kendi Din algımı oluşturmuş oluyorum. Görüşlerimin mutlak doğru olduğunu iddia etmiyorum. Edip Yüksel`in kitaplarından kendisi için hazırladığım bu 19 soruyu Zat-ı Alilerine takdim ediyorum. Peki, neden 19 soru sorduk. Biliyoruz ki bu sayı Edip Yüksel için çok değerli ve gizemli. İstedik ki gönlü hoş olsun...