Tükendi
Stok AlarmıGünümüz Genel Edebiyat Bilimi’nde olduğu gibi Türk Edebiyatı’nda da kabul edilen anlayışa göre, sanat vasfını bütünüyle yitirmeyen, lakin bir bilim olarak da kabul edilen Edebiyat’ın Edebiyat Felsefesi, Edebiyat Tarihi, Edebiyat Eleştirisi, Edebiyat Sosyolojisi, Edebiyat Psikolojisi, Karşılaştırmalı Edebiyat, Edebiyat (Öğretimi ve Eğitimi) ile Edebiyat Teorisi gibi çeşitli alt dalları vardır.
Tarihsel gelişimi açısından olaya yaklaşılacak olursa, Türk Edebiyatı’nda Kânûnî Sultan Süleyman dönemi kadılarından Hüseyin b. Hasan el-Kostantinî’nin 936/1529 yılında kaleme alıp Vezîr-i A’zam İbrahim Paşa’ya sunduğu beş bölüm ve altmış altı fasıldan oluşan Letâ’ifü’l-Efkâr ve Kâşifü’l-Esrâr ve Sümbülzâde Vehbî (öl.1809)’nin 1791’de kaleme aldığı Lütfiyye adlı eserinden, Batı Edebiyatı’nda ise 1830’lardan, özellikle Almanya’da ‘edebiyat bilimi’nin (literaturwissenschaft) ilk kez kullanıldığı 1842 yılından itibaren bilim haline gelen Edebiyat, tarihsel süreç içerisinde çeşitli bilim dalları ile ilişki kurarak kendine özgü alt dallarını oluşturmuştur. İşte bunlardan biri de Edebiyat Teorisi’dir.
Edebiyat Bilimi’nin alt dalı olarak Edebiyat Teorisi’ni, bir yandan, mevcut bilgi ve literatürü disiplinin ilkeleri doğrultusunda sistematize ederek, dağınık görünümden kurtararak bütünüyle gözden geçirip işlerlik kazandırmak, yine saha çalışanları ve araştırmacılarına edebiyat teorisi konusunda çalışılabilecek konular yanında tartışılabilecek meseleleri ortaya koymak ve gidebilecekleri bir rota göstermek, diğer yandan, profesörlük başvuru şartını yerine getirmek için özgün bir çalışma ortaya koymak amacıyla, 16 Mayıs 2008’den beri, arada bazı fasılalar olsa da, ciddî ve yoğun bir gayret ile üzerinde çalışılarak tamamlanan, toplam beş bölümden ve hacminden dolayı iki ciltten ibaret olan ‘Edebiyat Bilimi ve Modern Türk Edebiyatında Edebiyat Teorisi’ adlı bu çalışma, analitik bakış açısından Felsefe ve Edebiyat’ın bir alt bilim dalı olarak Edebiyat Teorisini ‘edebiyat estetiği’ dahil bütün alt kolları ile birlikte ‘kuramsal’ olarak konu edinmekte ve maziye ait olanlar dahil mevcut bilgi birikimimizi, değerlerimizi ve yetiştirdiğimiz entelektüellerimizi dikkate alarak bütüncül bir yaklaşımla incelemektedir.