Ebuzer’i ortak manevi tarihimizin en tevekküle açık, en iğneyi kendine batıran, en bıçak sırtında yürüyen ve en anlamı çağıran güncellemesi olduğu için önemsiyorum.
Hem yitirilmiş vicdanımızı yeniden aramaya koyulan ve hem de bir türlü deşemediğimiz kimlik yaralarına cesaretle neşter vuran bu yazınsal çabayı heyecan ve takdirle karşılıyorum.
Ebuzer, bir yandan içimize sıkıntılar düşüren karmaşanın röntgenini çekerken, bir yandan da bağlısı olduğumuz insani damarın, yani Malcolm’ın, İmam’ın, Aliya’nın ve öteki mübarek yolcuların ‘yol’una dair umut verici kıvılcımlar çaktırıyor.
Böyle düşünsel bir çabaya, böyle sorumlu bir vicdana ve böyle sarsıcı bir metne ihtiyacımız vardı.
- Gökhan Özcan