KAYBOLMAK
Kaybolmak. Evden çıkarken Soledad’a öyle demiştim, Salamanca’ya varır varmaz, ayağımın tozuyla hemen kenti tanımak için evden çıkarken. Ya kaybolursan? İyi ya! Ben kaybolmaya geldim diye üstüne basa basa yinelemiştim. Soledad’ı da güldürmüştüm üstüne üstlük !
Kaybolmak ve yol almak.
Kaybolmak ve yolculuk.
Kaybolmayı bu kez başarabilirsem!... Nasıl da sıkı sıkıya sarılırız benliğimize, yaşadığımız kente, anılarımıza, çocukluğumuza. Özünde kendimizi yitirme edimi olan bu serüveni keşfettiğimde, artık onun keyfini de çıkarmağa çalışacaktım.
Yalnızca çekip gitmek... Kentimden, ülkemden. Çekip gitmek kendi kendimden, ülkemde olmaya yargılı olduğum insandan uzaklaşmak. Yeniden dünyanın bir gezegen olduğunu ve döndüğünü duyumsamak, bir kez olsun değişik ışıklar görmek, daha aydınlık, daha farklı insanlar görmek. Bir kez olsun yaşama karışmak. Bir kez olsun yeniden rastlantılara yabancı düşmek, kaldırımda gömülü bir taş olmaktan kurtulmak. Bir kez olsun yeniden hareket etmek, dünyayı ve kendimi duyumsayabilmek, hep aynı insan değil, bir başkası olabilmek.