Ahmet Haşim’i okuduktan sonra merdivenleri sanki biraz daha *ağır ağır* mı çıkıyoruz? Akşamları daha mı kızıllaşıyor?
Zaman, Ahmet Hamdi Tanpınar’la anlamını değiştiriyor; *Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor dalların arasından.*
Otuz beş yaşla birlikte Cahit Sıtkı’yı anmayan var mı?
Melih Cevdet’in aşkı öğrenen ağacının rahatı kaçıyor.
Orhan Veli, İstanbul’un her yerinde; Galata Köprüsünde, Rumelihisarı’nda, sokaklarda, anlatamadığımız derlerimizle birlikte yaşıyor.
Yahya Kemal haklı: *İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar?*
Ya Oktay Rifat? Karısına *Yalnızlık gittiğin yoldan gelir* derken ne derin duyguları dile getirmiş!
Şiir bizimle yaşam, yaşamımız arasında, çoğunlukla hiç beklemediğimiz bir anda bir bağ kurduğu zaman, anlamını daha çok duyuruyor bize… O, giz dolu sözcükleri okuyunca her şeye bakışımız farklı oluyor, sözcükler bizi sarıp sarmalıyor ve çevremize, doğaya, insanlara, her şeye, her şeye bir başka pencereden bakmaya başlıyoruz.