Şiir, edebiyat ürünleri arasında kendine özgü bir alana sahiptir. Sanatsal bir amaç ve estetik bir karakter barındırması bakımından fayda gözetmeye dönük edebiyatın diğer düşünce mahsullerinden ayrılır. Zira şiir, gerek anlatma ötesi unsurlar taşıması ve gerekse gösterilen özel bir çaba sonucu oluşan estetik bir dil ve söyleyiş biçimiyle duygu değeri kazanması sonucu inşa edilen sanatsal bir yapıya sahiptir. Estetik şiirin temel karakteri, duyulara dayanır. Şiirde biçimi oluşturan ses, görsellik, sözdizimsel düzen, bütünlük ve ahengin yanında ileti vasıtası olarak görevlendirilen göstergeler, bir sarmal hâlinde yer alır. Şiirin gücü, şairin dilsel yaratıcılığıyla doğru orantılıdır. Zira şiirin ilk ve en önemli malzemesi kelimedir. Amaç, okuyucu veya dinleyici hedef kitlesinin iç dünyasında haz verecek güzel duygular uyandırmak; beğenide sarsıcı etkiler oluşturmak; bunun için gerekli hayallere yaslanan çağrışımlarla daha kuvvetli ve hislendirmede daha etkin bir anlatıma ulaşmaktır.
Duygu ve düşünce, sanatkârın edebî mahsullere yansıttığı iki temel insanî değerdir. Şiir, biri kalp/gönül merkezli, diğeri de akıl/zihin eksenli olan duygu ve düşünce karşıtlığının sentezidir. Sanatçı, eserini oluştururken okura etki eden içeriği ya duygusal ve lirik, ya da öğretici / düşünsel / felsefî olmak üzere iki farklı eğilim gösterebilir. Şiir sanatında duygu, düşünceyi gölgede bırakacak şekilde hâkimiyeti ele alırken temelde estetiğe yaslanır. "Estetik", esasen "sanat"la, "güzel" olanla ilgili bir kavramdır; yüksek düzeyde beğeni kazandıran ilgi çekici görünüm ile birlikte diğer duyu organlarının işleviyle ilgilenen felsefe alanına girer. Sanatın hedefinde güzellik, güzelliğin hedefinde de his ve heyecan oluşturmak vardır. Buna göre sanat, aynı zamanda bir duygu estetiğidir. Şiirde işlenen tema ne olursa olsun, önemli olan okurda uyandırılan beğeni, haz, zevk, kısacası *estetik duygu*dur. Şiir sanatı, söz konusu duyguyu oluşturmada diğer edebî yazı türlerine nispetle daha etkin bir alandır.
Kemal Erol’un Duygu Estetiği adını taşıyan bu eseri, Yenileşme Devri Türk Şiirinde duygu-düşünce diyalektiğini belirlerken şiirin fikirden çok duygu cephesine odaklanmıştır. Eserde iyimserlik ya da nikbinlik felsefesiyle açıklanabilen optimist duygular ile bunun zıddı ‘kötümserlik’ ya da ‘bedbinlik felsefesi’ olarak pesimist duyguları yansıtan örnek şiirlere yer verilmiştir. Kitap, genelde yansıttığı duygu cephesi bakımından şiiri her kesimden okuyucuya sevdirecek; özelde de araştırmacılara şiir incelemelerinde ışık tutacaktır.