Paul Auster kendisini, Duvar Yazısı, New York Üçlemesi, Yazı Odasında Yolculuklar, Ay Sarayı, Kış Günlüğü gibi romanlarında satır aralarında tanık olduğumuz şiirsel duyarlığıyla tanıyan okuruna, bir şair olarak da hitap eder. Auster’ın usta işi romanlarını biçimlendiren incelikli metafiziğin kaynağını, 1960’lardan 1980’lere uzanan dönemde yazılmış bu şiirlerde bulmak olasıdır. O yüzden, Auster’ın şiirleri, tüm eserlerindeki yapıtaşlarını birbirine kaynaştırıyor. Onun romanlarındaki temel izleklerin izdüşümleri dizeleriyle içimize düşüyor.
Bir dönem Mallarmé, Breton, Soupault, Éluard, Desnos, Tzara, Char gibi Fransız şairlerden derinden etkilenmiş olan Auster, şiirlerinde, bilinç ile madde, dil ile yaşantı arasındaki ilişkilerin gizlerini arıyor, giderek varoluşun karmaşalarına, benlik ve aşkın gizemlerine uzanıyor; Amerikan şiirinde benzeri olmayan bir şiir evreni kuruyor, postmodern bilince dizeleriyle bir pencere açıyor.