…”Üç gün sonra konağın önünde bir araba durdu. Dış kapının hızlı hızlı çalındığını duyan Safiye’nin yüreği kalktı. Kendini “Hayırdır inşallah!” diyerek merdivenlerden avluya attı ama gördüğü manzara karşısında dondu kaldı. Haluk’la Sadri, dut ağacının altına uzatılmış, üzerine bayrak serilmiş bir tabutun yanında sessiz sessiz ağlıyorlar, kocası Rıza dayı da tabuta sarılmış iniyordu. Biraz sonra konağın avlusundan kadınların göklere yükselen çığlıkları duyuldu…”