Sonuçta yerelden evrensele dünyanın bin bir haline bakarken ona yeni düşler ve düşünceler ekmek kadar onu değiştirmenin de toplumsal görevlerimiz arasında olduğunu unutmamak gerekir. Bu bağlamda, düş ve düşüncelerimizin kirlenmesine izin vermeden, onları yeni bir dünyanın oluşumu için ayağa kaldırmak hem ütopyalarımızı gerçeğin kullanımına sunmak hem egemen sınıfların kimliğimizi ele geçirmesine izin vermemektir. Donanımlı, bağımsız, özgür ve yaratıcı bir kimliğin, teslim alınamayacak bir kişiliği de beraberinde getirmesi doğaldır. Ütopyalarımız, kendimizden dünyaya uzanan bir aranın duyarlık penceresidir. Onu açık tutarken toplumsal sorumluluğumuzu da geliştirmeliyiz.