Bilincimiz bu modern çağda bile neden halen çağlar öncesinin ilkeleriyle virüsleniyor?
İnandığımız din, içinde yaşadığımız hayatın realitesiyle neden örtüşmüyor?
Neyin gerçek din, neyin de uydurulan din olduğunu nasıl filtreleyeceğiz?
İnsanın hiçbir şey düşünmeden kaldığı sabit bir an var mı?
Dindar olmak, cehaletin tahsilini yapmak mı?
Yaşamımızı hangi komutlara göre programlamalıyız?
Yoksa en iyi bildiklerimiz, aslında hakkında hiç bilmediklerimiz mi?
*Müslümanlık, bir niteliktir. İman eden kişiyi niteler. İman, bir şey hakkında emin olmaktır. Emin’de o şeyin bütününe vakıf olmaktır. Kişi,
Kur’an-ı Kerim hakkında bütüncül bir bilgiye vakıf olmadığında Müslüman olarak nitelenemez. Bu nedenle cahilden Müslüman olmaz.*
Hakkı Yılmaz