Kayadağ’ın romanı bu. Hayır, hayır kitapların, şiirin... Ruhunu kaybetmiş insanlığa karşı verilen bir savaşta şairlerin nefesleri silinmiş, umutsuzluk ve karanlık hâkim olmuştu dünyada. Ruhsuz bedenlerin yaşadığı bir şehirde robotlar insan avlarken, hayatı eğlenceden ibaret sananlar sokaklarda çılgınlar gibi eğlenmeye devam ediyordu. Kitaplar unutulmuş, okullar insanları birer makineye dönüştürme görevini üstlenmişti. Sanatın ve felsefenin olmadığı bu tuhaf gezegende herkes bedenen yaşasa da kalben ölüydü… Yalnızca okumayı hâlâ çok seven bir çocuk yaşıyordu: Kayadağ! Kitaplarda, büyük büyük babasının hayaliyle gerçekleri yeniden keşfetti bu şirin çocuk. Sevmenin ve sevilmenin tılsımını hatırlattı ona rüyalarına giren yaşlı bir bilge. Onun öncülüğünde kötülüğe karşı savaşmaya başladı. Mekanikleşmiş ruhlara karşı bir çocuğun kalbi ne kadar başarılı olabilir ki? Kim bilir! Bu sorunun yanıtı, olağanüstü bir hayal dünyasının ürünü olan bu kitapta gizli.