“Bu kitap, yurt dışında da bulunan bir Türk aydınının, yalnızca Türk olduğu için karşılaştığı; karalama, küçük görme, aşağılanma gibi davranışların üzerinde yarattığı baskı ve sıkıntıyı, yurttaşlarıyla paylaşma amacıyla yazıldı.
Kitabın sayfalarını çevirenler, Türk Ulusu’nu; acımasız, kana susamış barbar, yıkıcı, canavar ruhlu, kültürsüz, pis ve ilkel olmakla suçlayanların, asıl kendilerinin bu kötülük, çirkinlik ve ayıplarla dolu olduğunu ve kendilerini aklayabilmek için bu suçları kalıcı düşman saydıkları Türklere yıkmaya çalıştıklarını görecekler; dünyanın hemen her yerinde, mazlumun zalim, zalimin mazlum olarak gösterildiğine tanık olacaklardır. Günümüzde de sürdürülen bu tutuma canlı ve taze örnekler bulacaklardır.
Yazarın okuyucuya ulaştırmak istediği ileti, Türk Ulusu’nun onurlu bir ulus olmak hak ve koşullarına tümüyle sahip olduğu ve Türklerin tarihte yer almış uluslar içinde, elleri en temiz olanlardan biri, hatta birincisi olduğudur. Batı’nın egemenleri, tarih boyunca başka uluslara baskı, gaddarlık, yalancılık ve hunharlıkla davranmış, kendi halklarını korku içinde yaşatmışlardır. Oysa, Türkler, insancıl yapıları nedeniyle korku nedir bilmemişlerdir; korkuyu toplumsal baskı aracı haline getirmemişlerdir.
Bu kitapta, Batılıların dilinden düşürmediği, ‘demokratikleşme’ ve ‘milletlerin kendi tarihleriyle yüzleşmesi’ sözlerinin ne kadar geçerli olduğunu ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Türkiye’nin bölünüp parçalanmasının neden ‘demokrasi’ sayıldığına, ancak Batılı ulusların kendi bütünlüklerine yönelecek en küçük bir tehlikede bile şiddetle karşılık vermelerinin neden ‘demokrasi’ olduğuna yanıt aranmaktadır. ‘Tarihiyle Yüzleşme’ neden Türkiye ve Türkler için söz konusudur da Batı’nın kanlı ve cerahatli geçmişi ile yüzleşmesinden söz edilmemektedir. Kitap bunu da sorgulamaktadır.”