Bağımlılık, saplantı, deha. Amerikan sanatına damgasını vuracak Jean-Michel Basquiat, New York’ta, karanlık ve izbe bir barda Suzanne Mallouk ile tanışır. Bu tanışma, bu iki örselenmiş çocuğun unutulmayacak bağlılık, yaratıcılık ve aşk hikâyesinin başlangıcı olur. Andy Warhol’dan Francesco Clemente’ye, Madonna’dan Julian Schnabel’e, Keith Haring’e ve Rammellzee’ye varan karakterler eşliğinde isyanın her rengine boyanan bu inişli çıkışlı ilişkide duvar yazıları sanata, sanat aşka, aşk küle dönüşecektir.
Jennifer Clement’in özgün ve baş döndürücü anlatımıyla Dul Bayan Basquiat, yirmi yedi yıllık ömründe yirminci yüzyılın en önemli sanatçılarından biri haline gelmiş Jean-Michel Basquait’nın Suzanne Mallouk ile ilişkisi özelinde yeni bir portresini çiziyor, seksenlerin başındaki sınır tanımaz ve yaratıcı sanat ortamıyla New York şehrinin tüm renklerini sayfalara taşıyor.
“Dul Bayan Basquiat Rene Ricard’ın bana Jean Michel’in ölümünden yıllar önce taktığı hastalıklı bir lakaptı.” – Suzanne Mallouk