Tükendi
Stok AlarmıDostoyevski Sibirya`da Hegel okuyup gözyaşlarına boğuldu. İnsan böyle bir cümleyi iki defa okuyor, inanamıyor. Macar düşünür László Földényi ilk yayınlandığı günden bu yana büyük ilgi çekmiş bu denemesiyle Sibirya sürgünündeki Dostoyevski’nin Hegel’le karşılaşmasını, modern varoluşun en sert edebi eleştirisinin doğum anını ele alıyor. Dostoyevski dünya tarihinin dışından, yani Sibirya’dan modern uygarlığın “akılcılık”ın elinde ruhsuz, somuta indirgenmiş, tekdüze, gri bir cehenneme dönüşmesini görüyor. Dostoyevski’yi tarumar eden dehşeti Földényi, karşı-Aydınlanmacı bir hattan yorumluyor. Földényi’nin denemesine gene Dostoyevski üzerine yazdığı iki metin eşlik ediyor: ilkinde Ölüler Evinden Anılar’ı ele alırken ikincisinde Karamazov Kardeşler’in meşhur vecizesi “Tanrı yoksa her şey mubahtır”a eğiliyor.
“Sanrılara sürükleyen bir an: ölüme mahkûm edilmiş Dostoyevski Sibirya’nın sonu olmayan boşluğuna asker olarak gönderilir, Hegel’in Tarih’in soyut inşası üzerine düşüncelerini okur; bu ne Sibirya’ya ne de Afrika’ya yer veren bir inşadır, Weltgeist’da (dünya-ruhu) nihayet bulan kutsal sonuyla camdan yapılma duygusuz bir inşadır bu, bu inşada insanlığın tüm şahsi acıları gözden yiter. László Földényi bu meseleyi öyle bir üslupla ele alıyor ki kutsalın onunla birlikte ürperiverdiğini hissedebiliyorsunuz.”
Cees Nooteboom
“Földényi’nin Dostoyevski’nin Hegel okuması üzerine dahice denemesi tarih, medeni sorumluluk ve ötekilere dair süregiden sorumluluğumuza dair vazgeçilmez bir fikri katkı.”
Alberto Manguel
“Földényi, Aydınlanma hırsının karanlık, ters yüzünün muhteşem yorumcusu olduğunu ispat ediyor.”
James Wood