Tükendi
Stok AlarmıEdebiyat hatıralarına yönelirken, hep birlikte paylaşılan tarafımızı gündeme getirmeye özen gösterdim. İnsanız, eksiğimizin olmaması mümkün değildir. Bunu kendimizde görmeden karşımızdakinde aramanın getireceği çözümsüzlüğün birçok değeri yok edeceği bilincine ulaştığımız gün, kazanan hem kendimiz, hem kültürümüz olacaktır.
Bu bakımdan, edebiyat ve kültürde ilişkiler birbirini kabul esasına dayanırsa, kuşkusuz ilerlemede her dost bir başka dostunu geliştiren birer hayat iksirine dönüşür. ‘Ortak Şuur’ dediğimiz hadise budur. ‘Ben varken sana söz düşer mi?’, anlayışı hep edebiyatı tökezleten birer engel olmuştur. Edebiyat tarihimize bakın; birbirleriyle uğraşanlar, hatta boğuşanlar kaybolup gitmişler ve onların tartışmalarından, kavgalarının renginden başka toplumumuza diriltici bir malzeme kalmamıştır.
Bir insanın nasıl göründüğünden çok, nasıl olduğunun izlerini bu hatıraların satırları arasında bulmak mümkündür. Edebiyat sosyolojisi için bu tür hatıralar bulunmaz birer saha malzemesidir.
Burada anlatmaya çalıştığım büyüklerimin tecrübesi benim için keşfedilmiş birer hazine gibiydi. Çağdaşlarımın ufukları geleceğe bakışımda yeni yol haritasının bulunmasına katkı sağladı. Görüşüp konuştuklarımdan aldığım ders, benim için birer tamamlayıcı malzeme oldu. Şair ve yazara verilen en önemli ve onurlandırıcı madalya bence budur. Çünkü dostluk parayla kazanılmıyor. Verdiğin hizmet karşındaki insanda takdir duygusunu geliştiriyorsa, bunun getirdiği fedakârlıktan kaçınmak da mümkün değildir.
Bu eser böyle bir niyetin mahsulüdür. Dileğim, gayesine hizmet etmiş olsun. (Muhsin İlyas Subaşı)