Elveda doğduğum, büyüdüğüm şehir ve yaşadığım kentler ve kasabalar. Elveda oralarda farkına varmadan geçirdiğim güzel günler ve anılarda kalmış mutluluklarım. Elveda şimdi yaban ellere terk edilmiş evim, bahçemdeki ağaçlar ve kuşlar. Elveda hoyratça yolduğum papatyalar, açmadan vazomda soldurduğum gonca güller, bahçemdeki toprak ve kuyumdaki buz gibi billur su. Elveda yosun kokusunu ciğerlerime doldurduğum, iri dalgaların kayalarla kucaklaştığı; bazen coşkun bazen ilahi bir dinginlikte, maviden yeşile yeşilden maviye uzanan ufuklar ötesi denizim. Elveda kapadığım kitaplarım, artık hiç açamayacağım defterlerim. Elveda bu satırları okuyacak ve hiç okuyamayacak dostlarım, elveda... Elveda silah arkadaşlarım. Elveda silahsız savaş içindeki akıbetleri belli meslektaşlarım... Elveda beni tanımayan, anlamayan ama benim tanıyıp anladığım bütün insanlar. Elveda...
Yıllar evvel açılmıştım bu hayat denizinin enginlerine. Altımda küçük bir tekneyle rüzgâra kâh direnerek kâh boyun eğerek, püfür püfür yelkenlerimle... Gün oldu boğuştuk kara bulutlar ve kudurmuş dalgalarla Gün oldu mavilikler içinde yüzdük taze umutlarla. Yıllar yılları kovaladı, bir türlü ulaşamadık karaya. Göründü, yaklaştık dediğimiz anda yaşadığımız ya bir rüyaydı ya da serap.