Behzat Ay`ın `Köy Romancıları` denilen gruptan biraz farklı bir yola girdiği iyice belli oluyor. Her şeyden önce, Behzat Ay`ın eski köyün yaşayacağına, hele eğitim yoluyla kalkınacağına inanmadığı görülüyor. Üstelik eski v töresel köye karşı tutkulu bir hayranlığı da yok. Köyün geçmişinde olduğu gibi bugünkü evriminde ve yaşayışının temelinde de hangi güçlerin tayin edici roller oynadıklarını açıkça ortaya koyuyor. Köylü ile palazlanan kasabalı, yine köylü ile devlet güçlerine ve politik örgütüne dayanan ağa arasındaki çatışmalarda, öğretmenin artık rol oynayacak bir gücü kalmadığı da yazar çok iyi biliyor. Bu küçük romanda, Dor Ali`nin özgür ve küçük toprak sahibi köylü olarak neden dolayı artık toprağa tutunacak ve yaşayacak gücü kalmadığını, 1950`den sonra gelişen şartların, makineleşmiş büyük tarımın küçük çiftçiyi nasıl ezdiğini, ağaların ellerinde toplanan büyük toprakların nasıl olup da büyük işletmeler haline geldiklerini, olayların içinde yaşamış gözlemcilere has bir sağlamlıkla ortaya koyuyor.