Bazı acılar vardır, dili olmayan, dile gelmeyen acılar… O acılar insanı sokak ortasında, kaç yaşında ve nestatüde olduğuna aldırmadan, bulduğu bir duvara tutunarak diz çöktürüp bağır çağır ağlatırdı… Tıpkı Habibe’nin şu an iliklerine kadar hissettiği, etini kemiğini aynı anda acıtan ama ete kemiğe bürünemeyecek kadar dile gelmesi olasılıksız olan acı gibi…