"The Guardian" Gazetesi`nin, 8 Mayıs 2002 tarihli haberine göre, Don Quijote Dünyanın en iyi 100 yazarı tarafından "Tüm Zamanların En İyi Kitabı" seçilmiştir. Romanın kahramanı Don Quijote, nasıl bir dünya için savaştığını şöyle anlatır: "Ey Mutlu Çağ ! Eskilerin Altın Çağ dedikleri talihli yüzyıl. Bizim şu Demir Çağı`nda pek değer verilen altın o zamanlar kolayca bulunduğu için değil, o çağda yaşayanlar `benimki` `seninki` gibi lafları tanımadğı için bu adı alan yüzyıl ! O kutsal çağda meşe ağacından, bu ağacın kendisine bolca sunduğu yumuşak ve tatlı meyveleri toplaması yetiyordu. Duru kaynaklar, hızlı akan ırmaklar, ona istemediği kadar berrak ve tatlı su veriyordu. Bilge ve çalışkan arılar kaya yarıklarına, ağaç kovuklarına yerleşiyor, sevimli çalışmalarının verimli ürününü ilk gelene, büyük incelikle, o kalın ve hafif kabuğunu uzatıyor, bu da insanoğlunun, yanız hava değişimlerinden korunmak üzere, kabaca yontulmuş kazılar üstüne kurduğu evin damını örtmekte kullanılıyordu. O zamanlar yalnız, barış, dostluk ve uyuşma vardı. Sabanın ağır ve eğri demiri, toprak anamızın şefkatli karnını kirletmek cesaretini gösterememişti henüz. Toprak anamız, hiç kimsenin zoru olmaksınız, çocuklarını beklemek ihsanlara boğmak, ağızlarına tat vermek üzere geniş ve verimli göğsünü alabildiğine açıyordu. O zamanlar güzel ve yapmacıksız çoban kızları, yüzlerinde utancın ince tülünden başka bir örtü taşımaksınız dağ bayır koşuyordu, giysileri Tiro kentinin lal renkli kumaşlardan yapılmamıştı. Birbirine geçirilmiş bin bir kabıla sokulmuş ipekli kumaşlardan yapılmamıştı. Birbirine geçirilmiş dulavratotuyla sarmaşıklardan meydana gelen giysiler onların biricik süsüydü ve bunlar, aylaklık yüzünden daha bir garip ve yabancı hale gelen şu bizim saraylı kadınların giysileri kadar görkemli ve güzeldi. "