Büyük medeniyetler büyük birikimlerin eseridir. Bu yüzden taşra, kalpten vücuda, vücuttan kalbe hayat taşıyan kılcal damarlara benzer. Onlar olmadan merkezde yeni birikimler elde etmek, yeni üretimler yapmak mümkün değildir. Bundan dolayı oraları iyi tanımamız, taşradan merkeze taşraya bilgi ve birikim aktarmayı başarmamız gerekir. Urfa`lı Nabi, Erzurumlu Nef`i, Ağırnas`lı Mimar Sinan, Diyarbakırlı Ali Emiri olmasaydı çok şey eksik ve öksüz kalırdı..
Gördük ki, bu topraklarda yaşayan insanları anlamak için önce bu kapılardan girerek işe başlamak lazım. Yoksa, Kerem ve Aslı, Süphan, Ağrı ve Karacadağı, Kevgir ve Keven, Selçuklu ve Artuklu; Mardin`de Kasımiye, Şanlıurfa`da Balıklıgöl, Diyarbakır`da Ulu Cami, Doğubeyazıt`ta İshak Paşa olmadan her şey eksik kalır. Eksik kalır sofralarımız; Van`ın Otlu Peyniri, Şanlıurfa`nın çiğ köftesi, Diyarbakır`ın Şehriyesi, Erzincan`ın tulumu olmasa...