Güzün kendini artık biraz belli ettiği serin bir eylül akşamından sonra gece yarısı. Her yer sessiz. Huzur içinde uykuya dalmış ailemin evinde yalnızca ben uyanığım. Sıkıntıdan ve beklemekten kafam karmakarışık. Yarın sabah yola çıkacağımı düşünerek erken yatacağımı söyleyip daireme çekileli nerdeyse iki saat olacak. Ama uyku tutmuyor. Kendi özel daireme kapanmış, odadan odaya boş boş dolaşıyorum, denizci olarak çıktığım uzun, uzak seferlerin arifesinde olduğu gibi sınırsız düşler kuruyorum, geçmiş günleri, sonsuza dek bitmiş şeyleri, ölmüş yüzleri sıkıntıyla içimden geçiriyorum. Ancak bu kez yalnızca bir aylığına yola çıkıyorum ve İstanbul’dan uzağa gitmeyeceğim, ama bu yolculuk üzüntülü olacak...