Doğa aşığı, içe dönük algılarıyla dışa dönük algıları hâlâ gerçek manada birbirleriyle uyum içinde olan kişidir, yetişkinliğinde bile, çocuk ruhunu koruyan kişi. Gök ve yerle kurduğu ilişki onun günlük besininin bir parçası haline gelir. Sahici dertlerine rağmen, doğanın huzurundayken, yaban bir sevinç dörtnala koşar içinde. Doğa der ki bu insan benim canlımdır ve tüm yersiz tasalarına rağmen, benimle mutlu olmalıdır. Sadece güneş ve yaz değil, her saat ve her mevsim kendi hazzını sunar; sessiz, sakin bir gün ortasından en zalim gece yarısına kadar, her saat ve her dönüşüm çünkü, farklı bir ruh haline hem karşılık gelir hem izin verir. Doğa, bir komediye de bir yas yapıtına da eşit ölçüde uygun bir sahnedir. Beden sağlıklıysa, hava akıl almaz bir erdem uyaranıdır. Alacakaranlıkta, başımda bulutlu bir gökyüzü, kar birikintileri üstünde, talihimden özel bir şey beklemeksizin, müthiş bir neşenin tadını çıkardım. Korkunun eşiğinde mutluyum. Ve ormanda, ölü derisinden sıyrılan bir yılan gibi, insan da geçmiş yılları sıyırıp atar üstünden ve hayatının hangi döneminde olursa olsun, insan hep çocuk olur ormanda. Ebedi gençlik ormandadır.
Ralph Waldo Emerson’dan doğaya övgü; Doğa, Zeynep Kızılgöl Topaloğlu ve Candan Kızılgöl Özdemir’in çevirisiyle…