Zengin ve yakışıklı bir Rus asilzadesi olan Nehludof, teyzelerinin hizmetindeki güzel köylü kızı Maslova’yı baştan çıkardıktan sonra bırakıp gider. Yıllar sonra bir mahkeme salonunda karşılaşırlar. Maslova kötü yola düşmüştür. Adam öldürmek suçuyla yargılandığı davada Nehludof jüri üyesidir. Maslova’nın düştüğü bu vaziyetten kendini sorumlu tutan prens, affedilmek için her şeyi yapmayı göze alacak, vicdanının baskısıyla büsbütün değişecek bambaşka bir insan olacaktır.
Mesela hırsızların, katillerin, casusların, kötü kadınların kendi zanaatlarını beğenmediklerini, bu yüzden utanç duyduklarını sanırız. Oysa hiç de öyle değildir. Kaderlerinin, işledikleri hatanın şevkiyle herhangi bir duruma düşen kişiler, bu durum ne kadar aşağılayıcı olursa olsun, hayat hakkında hemencecik yeni bir görüş ediniverirler. Böylelikle yeni durumları kendilerine çok faydalı, çok saygıdeğer şekilde görünür.
Mesela ustalıklarıyla övünen hırsızları, ahlaksızlıklarıyla övünen kötü kadınları, zalimlikleriyle övünen katilleri görünce şaşarız. Bu hayreti, biz bu insanların muhitlerinden olmadığımız için duyarız. Oysa bir başka bakımdan onlara hak vermemiz gerekir. Nitekim zenginler varlıklarından (yani vurgunlarından), kudretli insanlar da kudretlerinden (yani zorbalıklarından) gurur duymazlar mı?