Tükendi
Stok AlarmıDini hayat, dinin rasyonalitesinden ziyade duygular ile şekillenir ve gelişir. Bu anlamda insanın dinle olan ilişkisinin nihai noktasını oluşturan dini tutumlar esas itibariyle duyuşsal nitelikli davranışlardır. Dindarlık olgusunu duygusal durumlardan bağımsız bir şekilde değerlendirmek mümkn eğildir. Çünkü inanç, bağlanma, güven, vb. duygular dindarlığın özünü oluşturur. Duyguların bireyi davranışa yöneltme potansiyeli dinî davranış alanında çok daha baskın ve belirgindir. Akli yetkinliğin dini sorumluluğun temel şartı sayıldığı İslam’da dini ilkeleri kalben benimsemenin de dindarlığın ölçütü olarak kabul edilmiş olması biliş ve duyuş bütünlüğünün açık bir göstergesidir.
İnsan ve din arasındaki cazibenin esasını oluşturan duyuşsallık, eğitim süreçlerinde de etkin katılım ve başarılı eğitim süreçleri açısından oldukça önemlidir. Zira öğrenci katılımını esas alan bütün eğitim yaklaşımlarında duyuşsal boyutun eğitim süreçlerinin etkinliği, olumlu öğrenme ikliminin oluşması ve üst düzey kazanımların gerçekleşmesi açısından belirleyici bir rolü vardır. İnsanın duygusal bir varlık olması, dinin özünden kaynaklanan duygusallık ve eğitimin temel kazanımları arasında duyuşsal hedeflerin yer alması din eğitiminde duyuşsal boyutun irdelenmesini gerekli kılmaktadır. Bu çalışmanın temel amacı aklıyla olduğu gibi duygusallığıyla da müstesna bir varlık olan insanın duyuşsal potansiyellerinin din eğitimine ve dini hayata etkisine dikkat çekmektir.