Tükendi
Stok AlarmıYağmurun altında varmaya çalıştığım yere vakur adımlarla ilerliyordum. Yaşlı bir söğüt ağacının altından geçmek gerekti. Söğüt ağacı yağmurda ıslanmak istemeyen bir kadına ev sahipliği yapıyordu. Bodur çalıları soğuğun sertliğine direnircesine hâlâ yerindeydi, geniş gövdesinden uzanan ve dökülmeye direnen yaprakları kadını koruyordu. Sanki ağaç yıllardır kadını beklemiş gibiydi ve o kadın, bu güzel yağmurlu günde bana seslendi.
O günden bu yana nice yapraklar döküldü yavaş yavaş, nice yıllar geçti,
Mevsimler eskisi kadar güzel gelmiyordu artık.
Yapraklar uçmayı kesmiş, sonbahar ağaçlara çoktan küsmüştü.
Rüzgârlara ne olduğu konusundaysa en ufak bir anımsama bile yok
içimde.
Bir zamanlar canım ve kanım olan o kadına gelirsek;
Söğüt ağacının altında bir daha asla göremedim onu.
Şimdiyse her gün o yağmurlu günü anımsıyorum.
Hüznüme sebep olan o güzel hatıralar,
Ve özlediğim yegâne an bir daha asla geri gelmeyecek.
Fakat hâlâ adımlarım o ormandadır,
Ağaçların da ardında, yıldızların semasında.
Göğsümün boşlukla dolduğuna şahit olur,
Ve bembeyaz anıların kalbimi üzmesine eşlik ederim,
Ve sevgisine mahzar olduğum o söğüt ağacının dibinde,
Dillendiremediğim elvedamın kavuşmasını beklerim.
***
Beyaz boyalı teknesiyle uzaktaki bir adaya kargo taşıyan Yavuz, aynı adada büyük bir yarışma için yaşadığı yerden ilk defa ayrılacak olan Aiden adında bir gençle karşılaşır. İki adamın da vedalara yüklediği anlamlar farklıdır.