Tükendi
Stok AlarmıÜzerinde yaşadığımız yerkürenin tarihi, bir bakış açısıyla zulmün de tarihidir. Bu zulüm insanları evinden yurdundan etmek şeklinde olabildiği gibi kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürmek suretinde de zuhur etmiştir, malum. Bir münevver içinse en büyük zulüm ifade hürriyetinin olmaması olsa gerek. Üstat Metin Önal Mengüşoğlu da tabiri caizse bu zulmü edebiyat kamusunda boy gösterdiği ilk günden bu yana yaşamıştır. Daha liseli yıllarda “dinî sohbet yaptıkları için” duvarında şirk kokan yazının yer aldığı karakolla tanışmıştır. Filistin’e sahip çıkıp Altıncı Filo’yu protesto ettiği için “sağcılar”ın attığı taş başına değmiş, “başörtüsüne özgürlük istediği için” 28 Şubat’ta savcılığa yolu düşürülmüştür.
Bu zulüm karşısında münevverler kabaca iki yoldan birini tercih ederler: Ya suya sabuna dokunmadan durgun sularda yol almak ya da inandığını savunmaya ve ifade etmeye devam etmek. Birinci yol kolaydır, her türlü beşerî otoriteye ve kamuoyunun sözüm ona kutsallarına birkaç selam durdunuz mu sizden konforlusu, şöhretlisi de yoktur. Aranılan adam da oluverirsiniz. İkinci yola dikenler döşenmiş, bu yolu tercih edenlerin mikrofonları kapatılmıştır. Üstat Mengüşoğlu ikinci yolun yolcusudur elbette, o bir Müslüman’dır zira. İşte bu sebepten de “Diken Üstünde Bir Hayat”tır onunkisi.