“Keşke sözcükler insanlara zekâları, vicdanları, eğitimleri, asalet ve zarafet seviyelerine göre paylaştırılsa. Dil herkese eşit verilmese, sözcükler dervişi cahil karşısında, mazlumu zalim karşısında âciz ve savunmasız bırakmasa.”
İstanbul’un sofistike ve bir o kadar berduş ilçesi Beşiktaş’ta damacana su işiyle iştigal eden Serkan, giderek tuhaflaşan ve onu her geçen gün daha çok sarsan rüyaların etkisindedir. Safdil Macit, su gibi ömründe Işık’ına kavuşmak için ortalığı birbirine katarken, 68 Kuşağına imzasını en fiyakalı şekliyle atacağının farkında değildir. İstanbul’da su dağıtımı işinin Dersaadet Anonim Su Şirketi’ne devredilme sancıları yaşanırken, bu mühim meseleyi kendine dert edinen azledilmiş Ahmet Vefik Paşa, ne fevkalade bir zat olarak tarihe geçeceğinden bihaber, köşesinde Zor Nikâhı adlı oyunu yazmakla meşguldür.
Yolunu kaybetmiş bir taş ve bir mektup, zamanın “devridaimi” içinde insanların hayatına sızar. Ve belki de bu insanların farklı zamanlarda aynı yerde yaşamış olmak dışında birbiriyle hiç ilgisi yoktur...